Daha önce de böyle bir şâyia vardı. “Bir tür böcek”ten elde edilen renklendirici maddenin bazı endüstriyel gıdalara-meşrubatlara katıldığı yazılıp çiziliyordu. Görünen o ki, benim gibi bu sektörün işleyişine yabancı olanlar açısından da bu durum artık şâyia olmaktan çıkmış ve vâkıa olarak kayıtlara geçmiştir.
Son günlerde okuduğum bazı haberlerde; önce hepimizin hemen her gün hapır-hupur yiyip içtiğimiz bir çok hazır gıda ürününde bu haşarattan elde edilen renklendiricinin tepe tepe kullanıldığı anlatılıyordu. “Haberdir, yazılan doğru da olabilir, asılsız da” diye düşünerek temkinle karşılamaya karar vermişken; aaa, oda ne! Bu haberlerden birine, endüstriyel gıda üreten bir grup firmayı temsil eden derneğin gönderdiği tekzip yazısını okudum.
Söz konusu tekzipte “yok böyle bir şey!” denmesini beklerken, tam aksine “evet yıllardır bu katkıları kullanıyoruz ama ölünü öpeyim ki hiç bir zararı yok!” demeye yakın ifadelerle kendilerini savunmuşlar(!).
Eh, böylece ayan beyan ortaya çıktı ki, uzaktan görmeye bile tahammül etmekte zorlandığımız böceklerin akrabalarından birinin, bilmem hangi salgısı veya larvası, endüstriyel gıda sektörünün hünerli ve hamarat ellerinde kıvama getirildikten sonra bize çaktırmadan veya vurdumduymazlık zaafımızdan istifadeyle bal gibi bize yutturulmuş görünüyor. Afiyetler olsun!..
Burada sorulacak-sorgulanacak çok şey var ama bir soru, daha doğrusu bir durum beni çok şaşırttı. O da şu:
“Horozdan kurban olur mu?” yahut “sakız orucu bozar mı?” korosuna derhal gönüllü yazılıp ekran ekran “fetvâ” tüttüren pek sayın hocalarımızı pek ortalarda göremedim; yoksa benim mi gözümden kaçtı?!
Üretici temsilcilerine de söylenecek bir çift sözüm var ama konu dağılmasın, başka zaman söyleriz; zîra böyle vesileler bu memlekette daha çook çıkar!.
.
Ne yapsak ki o zaman hem kendimiz hem de evlatlarımız için…
Bizim adımıza denetlemesi gereken ve bu iş için vergi v.s. ile desteklediğimiz yapıyı temsil eden kurumları sigaya çekerek; din adına, devlet adına, sosyal hayat adına söz söyleme iddiasında bulunan “aydın”lara projektör tutarak “gözümüz üzerinizde” baskısı yapmak, bir de okumaya, araştırmaya, şikayet yazmaya üşenen tüketici olmamak. Sanırım bunlar yapılırsa her şey hallolmasa bile epeyce mesafe alınabilir.